29 Ocak 2011

İzleyicimizin Gözünden 4. Murat

Geçenlerde iş nedeniyle Mersin'deydim ve gitmişken sanatsal aktivitelere de katılmak istedim. Devlet Opera ve Balesi'nin sayfasına baktım. Tercihim 4. Murat isimli operadan yana oldu.

Tom ve Jerry ile büyümüş bir neslin caz, blues, swing, opera ve klasik müziğe aşina olması çok doğal. Bende o neslin bir ferdi olarak operayı seviyorum. Ama ne kadar sevsem de, geçmişte kimi eserlerden öffleyerek çıkmışlığım var.


Buna rağmen, 4. Murat'a önyargısız gittim. Yerlerimize oturduk. Müzik başladı...

Nasıl anlatmalı ki, bilemiyorum. Aman Allah'ım! O dekorlar, o kostümler....Bu kadar mı etkileyici, bu kadar mı güzel olur? Sarayın içinde dolanıyormuşuz gibi hissettik.

Eser bizi aldı, zamanda geriye doğru uçurdu ve 1630-1640 aralığına getirdi. Bize tek düşen "o an"ı izlemekti.Görseller elbette bu duyguda öncelikli etken ama asıl etken sanatçılardı.

Sanatçıları anlatmaya öncelikle Topal Recep Paşa'dan başlamak istiyorum. Çünkü sinir oldum! O gözler, o hinlik, o...o...ay deli etti beni! Bir ara kalkıp iki laf edeyim dedim! Bu kadar mı şerefsiz olur bir insan kardeşim! Adam resmen milleti gaza getirip koca Sultanı zor durumda bıraktırdı, sonra da kendini sadrazam ilan ettirdi. Boyun posun devrilsin e mi Sadrazam Recep Paşa, diye içimden söylenirken Sultanım bu işe yaramaz adamı boğdurttu da benimde içimin yağları eridi. Ohh sefam olsun!

Anlayacağınız, aslen Antalya'da görevli olan ve konuk sanatçı olarak orada bulunan Ümit Burak Tekinay çok başarılı bir performans sundu.

Ya o canım Nef'i? Şiirleri ile içimizi dağladı, gitti. Bekri Mustafa ise eserin en sevimli ve en eğlenceli karakteriydi. Bekri'nin meyhanesine tebdili kıyafet gelen 4. Murat'la sohbeti ise kahkahalarla izlediğimiz bir sahneydi. Hem Mustafa Özer'e, hem de Hasan Alptekin'e sonsuz sevgiler.

"Halk"ı canlandıranlara gelince...Kah güldürdüler kah düşündürdüler. Çok tatlılardı yahu. :)

Ve gelelim Sultanımıza. :)



Sevgili Kıvanç Uğraşbul'un canlandırdığı 4. Murat'ı nasıl anlatabilirim ki? Hani derler ya, anlatmak olmaz yaşamak lazım, evet aynen öyle. Yaşamanız, yani izlemeniz lazım. Sahnede duruşuyla ve bakışıyla gerçekten bir sultan, bir hükümdar vardı. Hükümdardı elbette ama o da insandı; ne kadar acı çektiğini, etrafında güvenecek kimse olmadığı için neler hissettiğini gördük. Yalnızlığına tanık olduk, intikam yeminlerini duyduk. Topuzu her havaya kaldırışında gücüne ve hırsına şahit olduk.

O koca Sultan'ın can dostu Nef'i yi öldürttüğü sahne vardı ki...Hükümdar olarak yapması gerekeni yaptı, emre itaat etmeyeni öldürttü. Ama o anda bile insan olarak hüznü ve pişmanlığı gözlerine yansıdı. Emir demiri kesti...

Eserin çok iddialı bir sahnesi 4. Murat'ın atla sahneye geldiği sahneydi. İddialı olduğu kadar muhteşemdi de, çünkü tarih kitaplarında gördüğümüz padişah o soluk görüntüden kurtuldu kanlı canlı bir hale geldi. İtiraf edeyim bu sahneyi Kıvanç Bey'e çok yakıştırdım.

Yeniden isyana yeltenen yeniçerilerine ve sipahilerine yaptığı konuşma ise beni çok duygulandırdı. Fırrkkk lar eşliğinde izledim. Müziğin mistik etkisi ve sanatçıların performansı ile duygu dolu dakikalar yaşadım.

Diyorum ya, eser bizi zaman kapsülünde geriye götürüp o günleri izletti.

Eserin kötü yanı yok muydu? Hmmm...Vardı ama aslında bu da, sonradan öğrendiğime göre, besteciden kaynaklanan bir hataymış. Bazı yerlerde orkestra (mesela ilk perde de Nef'i ile padişahın konuşması gibi) sanatçıların sesini bastıracak şekilde çalıyordu. Müzik baskın olduğu ve yukarda sözler ekranda yansımadığı için "Ama ne diyooo anlamıyorum ki!!" diye surat astım. Bu sorunun çözümü ses düzeninin daha farklı sağlanması olabilirmiş.

Neyse, ben gene de çok sevdim. Şu aralar Osmanlı tarihi ile ilgili ne okusam ne izlesem aklıma 4. Murat geliyor. Benim için çok iyi bir referans oldu.

Emeği geçen herkese tekrar sonsuz teşekkürler.

Mersin'de yaşayanlara ve yolu benim gibi kısa sürelide olsa düşenlere kesinlikle tavsiye ederim.
İlgili yazı Sevgili Sanat isimli siteden alınmıştır.

Hiç yorum yok: