3 Şubat 2011

Tanıdıklarının Gözünden Kıvanç Uğraşbul





Opera ve baleye dair şeyler ülkemizde çok oturmuş / sindirilmiş faaliyetler-sanatsal olaylar - uğraşlar ya da meslekler sayılmaz. Ama O gene de bunu tercih etmiş biri.
Neden, nasıl, ne zaman ve kimle sorularına daha sonra kendi ağzından cevap bulacaksınız.

Belki O'nu sahnede, belki sadece buradaki linklerde izlediniz. Yani bir şekilde nasıl bir sanatçı olduğunu anladınız. Farklı rollere bürünüşünü gördünüz.

Peki "Bu sanatçı dediğimiz insanlar nasıl adamlardır? Burunların Kaf Dağı'nda mı yoksa ardında mıdır? Yürümezde havada mı süzülürler acaba? Tanıştıklarında elinizi sıkarlar mı yoksa küçümser tavırla yüzünüze mi bakarlar? Ellerinde pipo, üstlerinde ropdöşambırla mı dolanırlar sürekli? Evlerinde Callas dinleyip entel sohbetler mi yaparlar? Ya ben oradaysam ne dediklerini anlar mıyım??"....gibi sorular aklınıza hiç gelmiyor mu? Benim geliyor.

Bazen bir gösteriden çıkınca oradaki sanatçıların bir araya gelip "Mirimmm..." diye başlayan ve benim tek kelimesini anlayamadım sohbetler yaptığını düşünürüm. Hele de o sanatçı yetenekliyse, çook yetenekliyse, bende olmayan özelliklerinden dolayı onu daha da olağanüstü görürüm ve "havasından geçilmez" diye yanına yaklaşmaya çekinirim. Belki o yetenek bende olsa benim yanıma yaklaşılmazdı!!

Ama O öyle bir adam değil. Üstelik, kimse tarafından inkar edilemez şekilde yetenekli çünkü karaktere sadece ses vermiyor, ruh katıyor - kanlı canlı hale getiriyor. Buna rağmen kesinlikle şımarmıyor.

Asla kendini beğenmiş değil. Tam tersi, çok "insan". Örneğin, uzaktan uzağa tavırlarına sinir olduğu ve içten içe söylendiği biri genç yaşta vefat edince, sanki kendi sebep olmuş gibi kendini kahredecek ve "Neden böyle yaptım ki? O da öyle bir insandı. Hay Allah yaa" diyecek kadar insan.

Canı sıkkın olduğu anlarda dahi karşısındakine "Sesin kötü, nen var?" diyecek kadar düşünceli.

Bunun yanı sıra, tahmin edemeyeceğiniz kadar komik. Fıkra anlatmakta bir sanattır ve sağolsun O, bu konuda da sanatını konuşturuyor. Kah sesini değiştirip, kah o yöre ağzından konuşup, yerinde duramadan resmen yaşayarak anlattığı fıkralarda da kahramanlara can katıyor. Üstelik anlatıkları öyle bir yer ediyor ki aklınıza, en ciddi olmanız gereken yerde bir anda aklınıza gelen fıkra ile gülmemek için kasılıp kızarıp bozarıp kalıyorsunuz!

Gerçi yalan yok, bazen sinir bozucu da olabiliyor ama o anlarda sanatçı kaprisi sayılabilir. Hem o kadar kusur kadı kızında da var canım! Ya da şöyle söyleyeyim, hepimiz kadar sinir bozucu olabiliyor.

Şimdi elimde bir mikrofon olsa ve O'nu tanıyanlara uzatsam, kimi çoook güzel şeyler söyler, kimi kötü; kimi sessiz durur sadece gülümser, kimi söyler ama boş söyler...Kısaca O'nu anlatmak için farklı farklı bir çok şey sıralarlar.

Ama hepsinin bir ortak noktası olur. O'nu tanımanın hayatınıza bir renk kattığını kimse inkar edemez: Kimisine kırmızı, kimisine lacivert, kimisine pembe, kimisine siyah....

Bu blogda sanatçı yönünü göreceğiniz adamın bize benzer yönlerini anlatmak istedim size. Sanatçı yönü kadar insan yönününde saygın olduğunu bilin istedim. Gene de çok detay vermedim, zamanla tanıyın istedim.

İşte benim gözümden Kıvanç Uğraşbul böyle bir insan: Komik, insancıl, iyi niyetli ve bazen sinir bozucu! :)

Hiç yorum yok: